Okumak üzere olduğunuz makale, Gary Chartier tarafından kaleme alınmış ve Efsa tarafından Türkçe ’ye çevrilmiştir. 23 Kasım 2013 tarihinde “We Should Abandon the Term ‘Capitalism’” başlığı altında yayınlanmıştır.
Özgürlüğü savunmak, barışçıl ve gönüllü alışverişi kısıtlamaya gelen baskılara karşı çıkmak anlamına gelir. Ancak bundan barışçıl ve gönüllü alışveriş sistemini “kapitalizm” olarak adlandırmamız gerektiği çıkarılmamalıdır.
Elbette bazı insanlar, bunun açıkça “kapitalizm” anlamına geldiğini düşünüyor. Tabii hemen yanlış olduklarını da söyleyemem çünkü bu kelime farklı insanlar için farklı şeyler ifade ediyor. Yine de özgürlüğün savunucularının, serbest alışverişi destekledikleri mesajlarını iletebilmek için “kapitalizmi” benimseme niyetinde olsalar bile başka bir kelime seçmenin onlar için daha anlamlı olabileceğinden eminim.
Bunun nedeni, “kapitalizmin” çok fazla duygusal yaklaşım barındırmasıdır- çoğu olumsuz olmakla beraber. İngilizce “kapitalizm” kelimesinin ilk ne zaman kullanıldığı belli değil. Oxford English Dictionary’e göre, William Makepeace Thackeray 1854-55 gibi erken bir tarihte The Newcomes adlı romanında bunu (tarafsız bir bağlamda) kullandı. Ancak bundan çok daha önce de eleştirel anlamda kullanılıyordu. Örneğin, radikal serbest piyasa yazarı Thomas Hodgskin tarafından 1825 gibi daha erken bir tarihte defalarca olumsuz bir çağrışımla kullanılmıştır. 1827’de yayınlanan Popular Political Economy kitabında, şaşırtıcı ölçüde modern bir tonda “açgözlü kapitalistler” hakkında bile konuştu!
Apaçıktır ki piyasa yanlısı bir yazar “kapitalist” veya “kapitalistler” kelimesini olumsuz bir şekilde kullandı diye kelimenin kurtarılamaz şekilde lekelendiği ispatlanmış olmaz. Ancak bu sözlerin sadece serbest piyasanın muhalifleri tarafından kullanılmadığını ve uzun süredir de pejoratif bir şekilde kullanıldığını belirtmek için Hodgskin’den bahsettim. Bugün, “kapitalizm” veya “kapitalistler” hakkında konuşan pek çok insanın özgürlüğü hiç düşünmediğinin oldukça açık olduğunu düşünüyorum.
Örnek vermek gerekirse: Ana akım basılı ve elektronik medya “kapitalizmi” “şu anda sahip olduğumuz ekonomik sisteme” atıfta bulunmak için sık sık kullanır. Ve “kapitalizm”in, azımsanmayacak ölçüde ticari malların sahiplerinin işyerlerine ve topluma egemenliği ile eşanlamlı olarak kullanıldığını duymak da nispeten yaygındır. Özgürlük savunucularının her iki bağlamda da kapitalizm destekçisi olarak tanınmasına lüzum yoktur.
Liberter filozof Roderick Long’un belirttiği gibi, “kapitalizm” in kullanımının zararlı olduğundan, insanlar terimi esasında “serbest alışveriş” ile “statüko” yahut “kapitalistlerin egemenliği” ya da üçü anlamında kullandıklarında söz edilebilir. Bu bağlamda “kapitalizm”, iki bağımsız düşünceyi birbirine bağlayan ve onlara zorunlu olarak birbirlerine aitmiş gibi davranan bir “paket-teklif” kavramdır. Özgürlük savunucuları bu “kapitalizm” kullanımını desteklememek için birçok nedene sahiptir, tabii serbest piyasaların ayrıcalıklar içerdiğini ve hiyerarşiye, yoksulluğa tacize yol açtığını öne süren şaibeli duruşları onaylamak istemiyorlarsa.
Şu anda sahip olduğumuz ekonomik sistem, içinde barışçıl ve gönüllü alışverişi pek de barındırmıyor. Birbirine kenetlenmiş yasal ve düzenleyici ayrıcalıklar ağı, diğer herkesin kötülüğüne zengin ve iyi bağlantıları olan kişilere fayda sağlar (patentleri ve telif haklarını, tarifeleri, bankacılık kısıtlamalarını, mesleki lisanslama kurallarını, arazi kullanım kısıtlamalarını vb. düşünün). Askeri-sanayi kompleksi, sıradan insanların ceplerinden -silah zoruyla alınan- devlet müteahhitlerinin ve onların ahbaplarının banka hesaplarına inanılmaz miktarlarda para akmasına sebep oluyor. Devlet tarafından yapılan her türden para yardımı, ayrıcalıklı işletmeler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlardan oluşan bir çeteyi besler. Ve devlet, silah zoruyla alınan veya keyfi işgal edilen arazilerin tapularını ayrıcalıklı bireylere ve gruplara dağıtılmadan önce korumaktadır.
Batı Avrupa, Japonya ve Avustralya en azından direkt merkezi olarak planlanmamıştır. Devlet, üretim araçlarının (çoğunun) resmi mülkiyetinin kendinde olduğunu iddia etmez. Ancak Devletin ekonomik ayrıcalığın güvence altına alınmasına ve desteklenmesine çok yönlü düzeyde dahil olması, şu anda sahip olduğumuz ekonomik sistemi “özgür” olarak tanımlamayı zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, şu anda sahip olduğumuz sistemi tanımlayan şey “kapitalizm” ise özgürlüğü savunan herkesin kapitalizme şüpheci yaklaşması için iyi bir nedeni var artık.
Mevcuttaki ekonomik düzeni belirleyen imtiyazlar, orantısız bir şekilde siyasi etkisi en yüksek olanlara ve en çok servete sahip olanlara fayda sağlar. Ve Devlet tarafından sağlanan ayrıcalıklar, çeşitli şekillerde kapitalistlerin işyerindeki ayrıcalıklarını artırmaya çalışır. İşyeri ile ilgili olarak: Devlet güvencesi ayrıcalığı, serbest meslek sahibi olunma olasılığını azaltır (sermaye gerekliliklerini yükselterek ve türlü şekilde giriş maliyetlerini artırırken insanların kendi işlerini kurmak ve sürdürmek için kullanabilecekleri kaynakları azaltmış olur). Ayrıca sendika aktivitelerine işçilerin işverenlerle etkili bir şekilde pazarlık yapma kapasitesini azaltan yasal kısıtlamalar da gelmektedir, buna sendikaları zorlayan ve şiddet içermeyen pazarlık seçeneklerini azaltan Wagner Yasası gibi yasalar da dahildir. Devlet, ücretli iş alternatiflerini ve işçilerin toplu pazarlık fırsatlarını azaltarak, işverenlerin işçiler üzerindeki baskılarını önemli ölçüde artırmış olur. Özetle: Bugün olduğu gibi “kapitalistlerin” işyerlerine ve topluma hâkim olması, devletin şeytanlığına bağlıdır. Yine, eğer bu “kapitalizm”se, özgürlük savunucularının onu benimsemeleri için hiçbir sebep yoktur.
Elbette birileri, “kapitalizm” in sakıncalı toplumsal olgulara atıfta bulunmak için kullanıldığı kadar özgürlüğün gerçekten merkezde olduğu bir ekonomik sistem olarak servis edilebileceğini de iddia edebilir. Bazı insanlar tam da bu şekilde kullanır terimi. Ancak olumsuz kullanım uzun zamandır aramızda ve bugün çok yaygın. Kelime lekelendi ve gelişmekte olan ülkelerin sokaklarındaki insanlar “kapitalizme” karşı çıkışlarını dile getirdiklerinde — yani gerçekte özgürlük değil, Batılı güçlerin ve ayrıcalıklı kurumsal arkadaşlarının adaletsiz egemenliği anlamına geliyor — bence bu protestocuların adlandırdığı devletçi baskı sisteminin bizim tercih ettiğimiz sistem olmadığını açıkça ortaya koymak, biz özgürlük savunucuları için hayati önem taşıyor.
Wall Street Journal’ın başyazı sayfalarına katkıda bulunanlar, Faux News yorumcuları ve siyasi ve ekonomik seçkinlerin diğer sözcüleri, “kapitalizmi” tercih ettiklerini söyledikleri her şey için kullanmaya devam edebilirler. Liberteryenizmin doğal müttefikleri değiller ve liberterlerin onları taklit etmeleri için ortada hiçbir sebep yok. Serbest piyasaya verilen destek, “kapitalizme elveda” demekle gayet tutarlıdır.”