Libertarians for Redistribution adlı makale ilk olarak 20 Mart 2010 tarihinde Liberal Law Blog’da Gary Chartier tarafından kaleme alınmıştır. 22 Eylül 2012 tarihinde ise C4SS’de yayımlanmış, Efsa tarafından Türkçe ‘ye çevrilmiştir.
Liberteryenizm redistrübitif bir fikirdir. Radikal piyasa anarşizminin haklı olarak sosyalist geleneğin bir parçası olarak görülmesinin bir başka yolu da budur.
Hem soldaki hem de sağdaki devletçiler servetin redüstribisyonunu desteklemektedir. Buna karşın liberteryenlerin genellikle her türlü redüstribisyona karşı oldukları varsayılır. Ancak durumun gerçekten böyle olup olmadığının birkaç soruyu nasıl yanıtladığımıza bağlı olduğunu görmek önemlidir:
• Aracı: redüstribisyonu kim gerçekleştiriyor?
• Gerekçe: redüstribisyonu haklı kılan nedir?
• Araçlar: redüstribisyon nasıl gerçekleştiriliyor?
Devletçi Redistribüsyon
Devletçiler için, Redistribüsyon’un aracısı da yine devlettir. Redistribüsyon’un izahatı esasen sonuçcudur — tekriben istenen sonucu taraflı biçimde belirtmek için planlanmış olarak görülmektedir. – ancak tahmini olarak hak etmeyen kişileri cezalandırmak ve hiç şüphesiz afif olanları ödüllendirmek için de kullanılabilir. Kastedilen nedir? Tekellerin oluşturulması, düzenlemelerin yürürlüğe girmesi, mülkiyete kamulaştırma yoluyla el konulması veya vergilendirme yoluyla edinilen kaynakların devri.
Böylece, her iki tür devletçi de serveti onu üretenlerden politik olarak tercih edilen seçkinlere kaydırır. Ayrıca elbette, kaynakları ekonomik açıdan savunmasız olanlara da iletebilirler, ancak bu planların başlıca yararlanıcıları, politik olarak etkili insanlardan oluşan çeşitli gruplardır.
Devletçi Redistribüsyon, saldırıcı niyetle kullanılığı ve devlet tarafından benimsendiği için adaletsizdir. -ağır tekelcilik, Uygulanabilirliği sonuççuluğun tutarlılığına bağlı olunduğu ölçüde savunulamaz ve istenmez çünkü sıradan insanlar refahı için iktidar seçkinlerinin çıkarlarına hizmet eder.
Solidarist Redistribüsyon
Liberteryenlerin birçoğu, kaza/afet mağdurlarına veya ekonomik güvensizlik yaşayanlara yardım etmek meramıyla kendi finansal kaynaklarını kullanan ve devlet tarafından şart tutulmayan gönüllü, dayanışmacı redistribüsyonun önemini kabul eder. Gerçekten de, solidarist redistribüsyonu gerçekleştirmek için sadece güç kullanmak gerekmese de, buna katılmanın yine de “kusurlu” bir hizmet olabileceğini savunmak, liberteryen ilkelerle şaşırtıcı biçimde tutarlıdır: kişinin yapması gereken bir sorumluluğu vardır, o yüzden o, kişinin yapması gereken bir şeydir. belirli bir kişiye borçlu değildir ve makul olarak birden fazla şekilde yerine getirilebilir – ve bu nedenle özellikle hiç kimse tarafından bir hak olarak talep edilemez. Bu tür bir redistribüsyonun aracısı, kendi parasal kaynaklarını kullanan ve bağımsız birey olarak veya gönüllü bir kuruluş vasıtasıyla faaliyet gösteren bireydir. Gerekçe, yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmenin önemidir (fakat anlaşılmıştır). Tümü gönüllü olan aracılar, değerli projelere katkı sağlamayı, iş bulamayanlar için istihdam yaratmayı, çeşitli yatırımları ve ekonomik olarak savunmasız kişilere doğrudan yardımlara vesile olabilir.
İşlemsel ve Düzeltici Redistribüsyon
Ancak bu, liberteryenlerin tercih etmesi ve desteklemesi gereken bir redistribüsyon türü değildir. O yüzden liberterlerin diğer iki tür redistribüsyonun önemini kabul etmek için iyi sebepleri var: serbest piyasanın sürdürülmesinin öngörülebilir ve arzu edilen sonucu olarak anlaşılan redistribüsyon ve adaleti ıslah etme meselesi olarak redistribüsyon. Bu tür redistribüsyonları işlemsel ve düzeltici olarak adlandırabiliriz.
İşlemsel Redistribüsyon
İşlemsel redistribüsyon, gerçekten serbest bir piyasada neler olabileceğinin yalnızca bir açıklamasıdır. Piyasalar hakları hakir görüyor. Tekel imtiyazları (patentler ve telif hakları dahil), sübvansiyonlar, tarifeler, sendika örgütlenmesi üzerindeki kısıtlamalar, işlenmemiş mülkün uzun vadeli mülkiyeti için korumalar vb. Serbest piyasadaki olan gönüllü iş birliği sürecinde, haksız kazanılmış kazançları kaybetme eğiliminde olacaklardır. Sadece diğer piyasa katılımcılarının ihtiyaçlarına gerçekten hizmet ederlerse serveti yakalayabilirler. Ve yasal sistemi, servetlerini işgalcilerden korumak (işlenmemiş toprakları süresiz olarak sürdürmelerini sağlayarak) veya işçiler tarafından yapılan şiddetli pazarlıkları sınırlamak için kullanamayacaklar (hem işçiler devletçi kısıtlamalar olmaksızın örgütlenmekte daha özgür olacaklar hem de bu tür kısıtlamalar, işçilere müzakere pozisyonlarını iyileştirecek ücretli istihdam dışında seçenekler sunacaktır).
Sınırsız rekabet açıkça sayısal eşitlik yaratmayacak olsa da, büyük servet eşitsizliklerinin devam etmesini günümüze kıyasla çok daha zor hale getirecektir. Devlet, zenginliği siyasi olarak tercih edilenlere kaydırmak için saldırganlık tehdidini yayarak iktidar seçkinlerini destekler. İktidar seçkinlerinin ayrıcalıklarının ortadan kaldırılması, piyasanın işleyişi yoluyla, iktidar seçkinlerinin siyasi düzenden aldıkları koruma sayesinde şu anda elinde tutabilecekleri servetin yaygın bir şekilde dağılmasına yol açacaktır.
İşlemsel redistribüsyonun aracı pazardır. Aracılar doğrudan, sıradan piyasa aktörleridir, piyasayı bozan ve iktidar seçkinlerinin zenginliğini destekleyen devletçi ayrıcalıkların ortadan kaldırılmasından sorumlu olanlar ise dolaylı aracılardır. İşlemsel redistribüsyonun gerekçeleri, özgürlüğün değerini ve işlemsel redistribüsyonun düzelttiği ayrıcalıkların adaletsizliğini içerir.
Düzeltici redistribüsyon
Ayrıcalığı ortadan kaldırmak ve serbest bir pazar yaratmak, zenginliğin yaygın paylaşımını teşvik etme eğiliminde olacaktır. Ancak, iktidar seçkinleri üyeleri ve yandaşları tarafından yapılan sistematik saldırganlığın etkilerini telafi etmek için tek başına yeterli olmayacaktır. Bu nedenle düzeltme amaçlı redistribüsyon da önemlidir.
Günümüzdeki servet dağılımının çoğunun temelinde büyük adaletsizlikler yatmaktadır. Arazi hırsızlığı en bariz örnektir. Ancak, örneğin on sekizinci yüzyıl İngiltere’sinde uygulanan iç pasaport sistemi veya devlet emriyle sahipsiz toprakların işgali gibi diğer saldırganlık biçimleri de sıradan insanları kaynaklardan ve fırsatlardan mahrum bırakma konusunda yardımcı oldu. Bu tür saldırganlıktan fayda sağlayanlar bir dereceye kadar çeşitlilik göstermiştir, ancak sürekli olarak siyasi olarak tercih edilen gruplara mensupturlar- ya iktidar seçkinlerinin üyeleri ya da ortakları olmuşlardır.
İnsanlar, zenginlik elde etmenin ekonomik araçlarını ekonomik araçlara tercih edenlerin elinde maruz kaldıkları kayıpların tazminatını hak ediyor. Tüm tarihsel adaletsizlikleri düzeltmek elbette mümkün değildir. Ancak bu adaletsizlikler, diğerlerinin pahasına bazı tanımlanabilir gruplara sistematik olarak fayda sağladığında, kalıcı düzeltmeler mümkündür ve tamamen garanti edilir. Bu nedenle Murray Rothbard, kölelerin üzerinde çalıştıkları plantasyon arazisi üzerinde hak sahibi olmaları gerektiğini savundu: onların varsayılan “sahipleri”, toprağı işlemek için kendi emeklerini ya da onlarla işbirliği yapan özgür insanların emeğini kullanmamışlardı; daha ziyade, onu plantokrasinin mensupları için yetiştirenler bunu silah zoruyla yaptılar. Bu nedenle, aslında arazinin sahibi olarak muamele görmesi gereken ve emeklerinin “sahipleri” tarafından çalınması için açıkça tazminatı hak eden kölelerin ekim işinden önce, arazi makul bir şekilde sahipsiz olarak kabul edildi.
Aynı şekilde, Rothbard, üzerinde çalıştıkları latifundya’nın aristokrat sahipleri, üzerinde çalıştıkları toprak için kesinlikle hiçbir tazminat hak etmedikleri halde, şiddet yoluyla serflere dönüşen bağımsız çiftçilerin, çalıştıkları arazinin tapusunu almaya ilk etapta hak kazandıklarına inanıyordu. O ve Karl Hess’in öne sürdüğüne göre, askeri müteahhitler, araştırma üniversiteleri ve büyük ölçüde devletin toprak ve kaynak hırsızlığıyla desteklenen diğer kuruluşlar, işçileri ya da başkaları tarafından sahipsiz ve çiftlik sahibi olabilecekleri gibi muamele görebilirler. Ve benzer şekilde, sahipsiz araziyi yasal işgal yoluyla çiftlik sahibi olmaktan alıkoyanların, üzerinde hak iddia etmelerine izin verilmesi gerektiğini iddia etmek kolay olacaktır. Ve diğerleri.
Düzeltici redistribüsyonun yolu, haksız yere edinilmiş veya alıkonan mülkiyet haklarının yeniden tahsis edilmesidir. Temsilciler doğrudan, mülkiyeti olmadığı yeni kabul edilen çiftlik mülkü olan, haksız olarak alınan veya onlardan veya öncekilerden faizle reddedilen mülkü talep eden kişilerken, haksız unvanların tanınmasını veya korunmasını sağlamak için çalışanlar ise dolaylı temsilcilerdir… Düzeltici redistribüsyonun gerekçeleri, hem mülkiyetin düzeltme amaçlı redistribüsyonuna ilişkin hakların adaletsizliğini hem de kendi mülkiyetlerinden yoksun bırakılanların veya iktidar seçkinleri tarafından sahipsiz mülk talep etmeleri haksız bir şekilde engellenenlerin tazminat taleplerini içerir. Mülkiyetin yeniden tahsis edilmesi için tarafsız bir gerekçe kaynağı olmasa da, bu tür yeniden dağıtım etkileri, hem ekonomik olarak savunmasız insanlara sağladığı faydalar nedeniyle hem de daha fazla sosyal istikrara katkısı nedeniyle, servetin daha büyük dağılımını memnuniyetle karşılayabilir.
Redistribüsyoncu Bir Tasarı Olarak Liberteryenizm
Liberter yeniden dağıtım, yalnızca gönüllü veya iyileştirici fikirler kullandığı ve devlet dışı aktörler tarafından üstlenildiği içindir. Dünya çapında herhangi bir sonuçsal mazeret gerektirmez. Biteviye sıradan insanları güçlendirmeyle adaletsizliği telafi etmeye hizmet eder.
Devletçiler, devlet tarafından üstlenilmediği için liberter redistribüsyonu refleks olarak reddedebilirler. Ne var ki onaylasalardı, bize bir açıklama borçlu olacaklardı: neden öncelikli olarak fikirlerle ilgilensinler ki? Devletçiler genellikle redistribüsyonu ya ekonomik kırılganlığı azaltmanın bir yolu olarak ya da kendi başına değerli olarak anlaşılan ekonomik eşitliği teşvik etmenin bir yolu olarak tartışırlar. Ancak liberteryen redistribüsyonu kesinlikle ilk hedefe ulaşacak ve muhtemelen ikincisini de destekleyecektir. Dolayısıyla, liberter redistribüsyona karşı çıkan devletçiler, devletçi araçları fetişleştirmiş ve devletçi politikaların sözde amaçlarından çok bu araçlara önem vermiş görünüyorlardı.
Liberterler haklı olarak devletçi redistribüsyonu köleliğin bir çeşidi olarak görüp reddederler. Ancak dayanışmacı, işlemsel ve düzeltici yeniden dağıtımı benimsemek için her türlü nedene sahipler. Redistribüsyona liberteryen bir bağlılık, liberteryenizmi statükoya meydan okuyan, hiyerarşiyi, dışlanmayı ve yoksulluğu baltalayan ve otantik yetkilendirmeyi teşvik eden gerçek bir radikalizm türü olarak tanımlamaya açıkça yardımcı olur.