Okumak üzere olduğunuz makale, Alex Aragona tarafından kaleme alınmış. 27 Ağustos 2020 tarihinde “Anti Gun? Check Your Privilige” başlığı altında yayınlanmıştır.
Ateşli silah sahipliğine karşı olanlar, itirazlarını genellikle, resmen kült gibi olduklarını söyledikleri silahlarla ilgili aşırı hevesli tutumlardan hoşlanmadıklarını belirterek yönlendiriyorlar. Bu tutumların, alternatif çözümlere sahip çatışmalara karşı gereksiz yere şiddet içeren bir yaklaşımı teşvik ettiği de iddia ediliyor. Silah sahipliğine tutkuyla karşı çıkanlar en fazla avlanma için bir istisna görebilirler, ancak bunun ötesindeki herhangi bir fayda iddiasıyla, birinin evini savunması da dahil olmak üzere, genellikle silahların sorunları çözmekten ziyade tırmandırdığını ve daha da kötüleştirdiğini söyleyerek alay etmeye eğilimlidirler.
Bu görüşlere sahip bir kişi genellikle diğer alanlarda sosyal olarak ilerici ve liberal biridir- aynı zamanda Black Lives Matter gibi hareketlere derin sempati duyduklarını, polis reformu veya fonların kesilmesi çağrısında bulunduklarını ve ayrıcalıklarının farkına varırlarken başkalarını da bunu yapmaları için iteklediklerini tahmin etmek zor olmaz. Yine de bu toplumsal olarak ilerici görüşlerin, silah sahipliğine karşı militan muhalefetle buluştuğu yer, tam da bu inanç yığınının bizi bir paradoksa sürüklediği yerdir. Bırakın birinin neden silaha ihtiyaç duyduğunu, silah sahibi olma arzusunu gerçekten anlayamadıklarını söyleyenler, belirli bir silah sahipleri tiplemesine dayalı konuşuyorlar ve kendi ayrıcalıklı konumları konusunda bir farkındalık eksikliği sergiliyorlar.
Bu tutumun muhtemelen iki ana kaynağı vardır: Birçoğunun maruz kaldığı ve kendilerini üstün hissettikleri silah kültürüne karşı duyulan isteksizlik ve şanslı koşullarda yaşamanın rahatlığı. Bu koşullar şunları içerebilir: kolluk kuvvetleriyle nispeten az etkileşime sahip olmak, nezih bir mahallede yaşamak ve belirli bir sosyal statüye sahip olmak, ırkçılık konusunda deneyimsiz olmak veya kendileri için olumlu bir sonuç elde etmek için daha önce polisten yararlanmak.
Silah kültüründen başlayacak olursak, özellikle aşırı muhafazakâr bakış açılarıyla örtüşen unsurlarının kaç tanesinin, ciddi bir şekilde meydan okumaktan ziyade silah karşıtı bir bakış açısını zorla dayatmaya çalıştığı kolayca görülebilir. İnternette iki dakikadan fazla zaman harcayan herkes, silah yanlısı grubun yalnızca sakin, kendini savunma, hedef vurma hakkında net tartışmalar ve güvenlik ya da siyasi bir sebeple birini taşıma hakkını desteklemeye yol açabilecek entelektüel temellerle dolu olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bunun yerine, çoğu zaman sosyalizm ve “silahlarımızı toplayanlar” gibi şeyler hakkında (gerçekten veya mecazi olarak) politik saçmalıklar bağıran insan grupları bulunur. Bunu, çocukların iki yaşında ateşli silahlarla ilgilenmeye başlaması gerektiğini ciddi olarak iddia eden insanlarla birleştirin ve bu kadar çok kişinin, bazen onlarla sergilenen kültüre dayalı olarak silahlara karşı neden bir isteksizliğe sahip olduğunu anlamak kolay. Ateşli silahlara sahip olan ve bunlardan hoşlanan birçok kişi bile, silah sahiplerini düşündüklerinde sinerler. Bütün bunlar, birçoğunun, silahları çevreleyen siyasetin duruşlarının ve topraklarının yalnızca öfkeli beyaz erkeklerle ilgili olduğuna yanlış bir şekilde inanmasına neden oluyor ve bu demografinin silah sahibi olma olasılığının diğerlerinden daha yüksek olduğu doğru olsa da silah sahipliği hiçbir yerde bu gruba münhasır değil.
Bununla birlikte, bir dizi aracı çevreleyen kültürün bir yönüne yönelik eleştiriler, araçlar, bunların yararlılıkları ve kişinin bunlara sahip olma ve bunları kullanma hakkı hakkında yargıda bulunamaz. Nasıl bazılarının sosyal medyayı nefret dolu şeyler söylemek ve başkalarını kendi bakış açıları etrafında toplamak için kullandığını belirtmek, sosyal medyanın kendisine karşı bir eleştiri olmadığı gibi, bazı silah savunucularının şüpheli fikirleri olduğunu belirtmek de silah sahipliği ve silah sahibi olma hakkına geçerli bir eleştiri ya da duruş değil.
Her halükârda, benim deneyimim, birini silah kültürünün belirli yönlerinden hoşlanmamalarının onları gereksiz yere önyargılı hale getirebileceğine ikna etmenin nispeten kolay olduğu yönündeydi. Daha zor olan, birinin, özellikle de akıl yürütmelerinin çoğu, kendi korumaları için polisi aramaları gerektiği fikrine dayanıyorsa, silahlara karşı tutumlarının, göreli ayrıcalıklarına ve sosyal statülerine büyük ölçüde bağımlı olabileceğini fark etmesini sağlamaktır.
Pek çok kişi, başkalarının kolluk kuvvetleriyle etkileşime girerken kendilerini nasıl çaresiz ve tehlikede hissetmekle kalmayıp, ayrıca polisi yardıma çağırmanın bile kendileri veya toplumdaki başkaları için nasıl tehlikeli veya riskli olabileceğinin farkında değil. Kolluk kuvvetleriyle düzenli olarak (doğrudan veya dolaylı olarak) olumsuz deneyimler yaşamamak, kişisel korunma için en ufak ateşli silah sahibi olma arzusunun kaybolmasına yol açabilir.
İlk önce birinin şu ana kadar yaşamlarında kolluk kuvvetleriyle etkileşim düzeyini düşünün. Kolluk kuvvetleriyle çok az etkileşime sahip olacak veya hiç etkileşime girecek kadar şanslı olanlar (bir hız cezası veya trafik ihlali dışında), hayatlarının çoğunu en çok polislik yaptıkları sırada polisle uğraşmadan geçirirler. Polisle nadiren muhatap olmak ve onları, size zarar vermek isteyenlerden ziyade, sizinle sizin aranızda duran bir savunma hattı olarak görmek bir ayrıcalıktır. Çizginin hangi tarafında olduğunuza bağlı olarak, genellikle niyetinize veya “kötü adamlardan” biri olup olmamanıza değil, daha çok ten renginize, etnik kökeninize, zihinsel sağlığınıza, belirli bir yaşam tarzıyla ilişkili duruşunuza veya gelir ve mülk düzeyinize bağlıdır. Birçoğu için olay şudur, polislerle kötü anısı olanlar bunun için bir şey yapmışlardır ve kötü bir şey olduğunda aranması gereken polislerdir. Sirenler ve yanıp sönen ışıklar, karşı taraf için hızla ve gereksiz yere hayati tehlike oluşturabilecek ırksal profilleme, gereksiz taciz ve potansiyel olarak şiddet içeren durumların işaretleri yerine suçla mücadelenin ve mülkiyetin ve yaşam tarzının korunmasının sembolleri haline gelir bu sıradan insanlar için.
Polisle sınırlıdan biraz fazla etkileşimi olan biri bile, bu deneyimlerden, ateşli silah veya silah sahibi olma işiyle uğraşması gereken tek kişinin polis olduğu fikrini savunabilir, çünkü kolluk kuvvetleri olumlu bir şekilde yanıt verir onlara. Belki de birisinin kolluk kuvvetleriyle olan etkileşimleri, yardım çağrısını yapanlar olduklarında olmuştur. “İyi” veya nispeten zengin bir mahallede yaşıyorsanız, polisi aradıktan sonra, büyük olasılıkla itfaiyeyi aradıktan sonra olacak şeye benzeyen bir dizi olay yaşamanız daha olasıdır: Onları ararsınız, yanıt verirler, yangını söndürerek (polisin durumunda, “kötü adamları” yakalayarak) zarardan çok yarar sağlarlar, herkesin güvende olup olmadığını kontrol ederler ve başka nasıl yardım edebileceklerini düşünürler. Ve işleri bittiğinde ayrılırlar.
Tabii ki, diğerleri daha az varlıklı mahallelerde yaşıyor, farklı arabalar kullanıyor ve farklı bir ten rengine sahip. Bu kişilerin yukarıda özetlenen deneyim ve tutumlarla ilişki kurma olasılıkları daha düşüktür. Bunu zaten belirtmiştim ve pek çok kişi de polisin birçokları için nasıl zorba olabileceğini ve toplumlarına yarardan çok zarar verebileceğini araştırdı. Ancak diğer yandan, imtiyazsız veya dezavantajlı olmanın bir parçası da yardım için bir acil durum numarasını arayacak ama aynı zamanda polisin herhangi bir şey yapması muhtemel olmadığı için bundan hiçbir fayda sağlamayacağını deneyimlerinden bilen biri olmaktır. Ve ortaya çıkarlarsa, işleri iyileştirmek yerine daha da kötüleştirmeleri muhtemeldir. Belirli grupları ve toplulukları orantısız bir şekilde etkileyen polislik sorunlarının tamamı doğrudan değildir, aynı zamanda dolaylı da olabilirler. Gerçekten de mevcut düzenlemeler bazı toplulukları şiddet suçları ve mülklerinin güvenliği söz konusu olduğunda kâğıt üzerinde kendilerine söylenen yardımdan mahrum bırakıyor ve “sakinleri sürekli olarak yetersiz hizmet ve güvensiz hissediyor”. Kimseyi yardım için arayamıyorsanız, belki de kendinize güvenmeniz gerekir- ve size zarar vermek isteyenlerin silahları varsa, sizin de olmalı değil mi?
Bu sorunlarla yaşamaya ve bunların bilincinde olmaya zorlananlar (veya kendilerini bu konularda bilinçlendirenler), neden birçok kişinin koruma durumlarının polis tarafından değil de toplulukları veya kendileri tarafından daha iyi ele alınması gerektiğini ve ele alınabileceğini düşündüğünü anlıyorlar. Bunun doğal bir devamı, yalnızca polisin değil, kendilerinin ve en çok güvendikleri kişilerin silahları olması gerektiğine inanmaktır.
En azından, silah sahibi olmayı istemenin basit nedenlerini anlayamamış ya da sempati duyamamış biri mutlaka kötü bir insan değildir, ancak imkanları kısıtlı bölgelerde yaşayan birçok ayrıcalıksız insanınkine benzemeyen bir deneyim veya deneyimler dizisi yaşamıştır. Sonuç olarak, buradaki hiçbir şey, silahlar ve silah sahipliğiyle ilgili daha ince ilke veya sonuç noktalarını çürütmez veya doğrulamaz. Demek istediğim, silahlar ve silah sahipliği konusundaki görüşleriniz- tıpkı hükümet ve demokrasi, polis ve adalet, sosyal koşullar ve hiyerarşi hakkındaki görüşleriniz gibi – görece ayrıcalıklı durumunuza dayalı olarak içselleştirdiğiniz değerler ve deneyimlerle aynı hızda ilerleyen bir yönde önyargıya yatkındır. Bunu önleyemiyorsanız veya silahları düşünürken bu açıdan bakmamayı başaramıyorsanız, o zaman konuya veya kendinize bir faydanız yok demektir.