Devletsizlik: Kötü Bir Şey Gibi Zannediyorlar
The following article is translated into Turkish from the English original, written by Thomas L. Knapp.

Geçen Kasım, Birleşmiş Milletler Yüksek İltica Komisyonu (UNHCR) “devletsizlik sorununu” bitirmek için 10 yıllık programı başlattı. Aralıkta, UNHCR Devletsizlikte Bölgesel Koruma Kıdemli Memuru, Emmanuelle Mitte, gazetecilere (Batı Afrikada ve dünya çapında) programı desteklemeleri için temyiz etti ve basının “savunma ve konu sensitizasyon sorumluluğu” anıldı. Ancak bu kampanya, “Ben Aitim” ismiyle, destekci ve yaraticiların Birleşmiş Milletler, siyasi hükümetler, ve yöneten insanların arasındaki ilişki hakkında bilmemiz gerektiğini düşündüklerinden daha fazlasını anlatıyor.

Aslında, Birleşik Devletler ismi verilmemiş olsaydı Birleşmiş Milletlerin alması daha doğru olurdu. Dörtyüz yıllık ve küresel olarak kabul edilmemiş sistemin korunmasına özgüdür: Bu sistem eski aile kural ve feodal bağlarının yerini aldı, belirli kişilere köle bağlantıları kaydırdı ve devletleri sabit coğrafı sınırlarıyla tanımladı (“ulusal egemenlik”), ve bireysel hükümdarlardan dayanıklı bürokrasiler kurdu, siyasi hükümetleri sürdürmek için.

Farklı bir anlama koyarsak, bu sistem feodal köleliği daha sabit kölelik düzene geçirdi. Köleler belirli ve ölümlü efendilere aittiler. Şimdi, vatandaşlar ölümsüz bürokrasilere aitler. Birleşmiş Milletlerin “Ben Aitim” kampanyasında kayıp köleleri kafeslerine geri sürdürmek amacı var.

İyi ki, bu çabalar neredeyse verimsiz.

Son yirmi yıl, iktidar sınıflar kendilerini devletsiz kişilerce zorlandırılmış buldular (kontrolsüz ticaretten önlenemez savaşa kadar) – bürokratik yöneticilerin meşrulukları ve devletlerin sınırlarını tanımıyan kişilerce. Bu kişilerin hepsi Batıdakı devlete karşı çekici alternatif vermiyorlar (bir örnek olarak, hepimizin küresel halifeliğin altinda yaşamak istediğimizi sanmıyorum), fakat devlet modelinin çöküşü belirli. Ve tarih bu model için büyük bir ihtimalle geriye dönmeyecek.

Çoğumuz için iyi ki – ve “Ben Aitim” gibi projeler için malesef –Amerikanın II. Dünya Savaşından sonra hegemonya yolunda komik bir şey oluştu: ulus-devletçiliğinin saklanılması için (bürokrasi ve silahlı kuvvetleri sürdürerek) tasarlanmış sistem nükleer saldırı imkanı altında tahliye edildi.

İnternet milyonlarca insanların ulusal bağlılıklardan kaçmalarına önemli ve çeşitli yöntemlerle izin veriyor. Karşılıklı yatay ağlar coğrafyaya köklü, hiyerarşik ve siyasi hükümetlerin yerlerini alıyorlar. Devletin yöneten sınıflarına servis eden ekonomik sistemler çöküyorlar ve insanlar devletsiz ticaretle meşgul olunca ve devletin ücretleri ödemeyince vergi gelirleri sızıyor.

İnternet ve diğer teknolojiler devletin bağ dokularını yemeye devam ediyor. Azaltılmış kapital gereksinimler devletin endüstrilerde üretilen ve devletin yol ağlarında dağıtılan malların yerel düzeyde üretilmesine izin veriyor (ardından devlet düzenlemeler ve vergi toplaması zorlaşıyor). Devlet kontrol hizmetlerini durdursak bile, Wi-Fi yetenekli cep telefonları ve ağ iletişim uygulamaları devletsiz operasyonların devam etmesine izin veriyor,

Ben Aitim” kampanyası milyonlarca mültecileri mülteci yaptıran devletin altına getirmeye yoğunlaşıyor. Fakat, bu mülteciler devletlerden kaçış işlemini başlattırdılar (bilinçli veya bilinçsiz), ve devletsiz olmayı seçdiler.

İki yüzyıl, anarşistler devletin bir kanser olduğunu düşündüler. Belki biz yanlışız. Belki devlet pratik bir organ. Eğer bu doğruysa, devlet artık artakalan bir organdır – insanlığın apendiksi, diyelim. Hiçbir değerli amacı servis etmiyor ve yırtılmadan, insanlığı 400 yıl depoladığı zehirle öldürmeden  önce kesip çöpe atılmalıdır.

Batu Caliskan Bu çeviri sorumludur.

Anarchy and Democracy
Fighting Fascism
Markets Not Capitalism
The Anatomy of Escape
Organization Theory