Türk “Liberteryen”leri üzerine

Bu makale abc tarafından kaleme alınmıştır.

Kendini liberteryen ya da liberal olarak tanıtan (Türkiye tanımları bugün nerdeyse iç içe) ancak tipik Türk üstünlükçü bağlamda mülteci düşmanlığı yapan Twitter gibi platformlarda belli bir takipçi kitlesine ulaşmış bireylere nasıl bakıyorum. Olay bir Türk vatandaşının televizyonda “Muz bile alamıyoruz, Suriyeliler daha rahat yiyor.” Demesinden sonra gayri meşru Türk devleti sınırları içinde yaşayan bazı Suriyelilerin muz yedikleri videoları internette paylaşmalarıyla başladı. Türkiye Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bile bu videoları saldırgan olarak nitelendirdi ve yasal işlem yapılması gerektiğini iddia etti. Bu yazıda eleştirdiğim şey, Türkiye’nin bir şekilde kendini liberal/ liberteryen ilan eden popüler kişilerin devleti desteklemeleri ve mültecilere karşı saldırgan bir tavır almalarıydı.

Muz yeme eylemi ile kendilerince bir duruş sergileyen Suriyeli olaylarından sonra Majed Shamaa’nin “İade edilirsem infaz edileceğim.”  Çıkışının haber platformlarına düşmesinden sonra karşıma çıkan üstteki tanımdan kendine liberal diyen bir kullanıcı yanlış analoji safsatasına girerek hem karşı bireyin ifade özgürlüğüne, yaşama hakkına ve devletçi bir bakış açısıyla sığınma talebi hakkına karşı çıkıyor.  Yaptığı benzetme şu şekilde “Şimdi sefil gariban biri var. Siz de ona evinizi açtınız. Size herhangi bir maddi artısı yok aksine cebinizden gidiyor sürekli. Sonra bu gariban! Sizinle dalga geçiyor. Naparsınız? Ben amını yurdunu siker komalık yaparım. Teşekkürler”  

Ortada inşa edilmiş bir argüman olmasa da maddelere teker teker saldıralım. Başlamadan önce göze çarpan çelişkileri belirtmek istiyorum. Kendine liberteryen ya da liberal diyen birinin meşru olmayan saldırgan devletinin bır sınırından diğer sınırına kapsayan alanı kendi evi olarak görmesi başlı başına bir sorun. Çünkü, ben ya da başka biri o üçüncü bireyi (senaryodaki mülteci) kendi mülküm olan taşınmaz evime almak istediğimde buna karşı çıkmamanız gerekir. Ama bu bakış açısında direkt sınır dışı edilmesini ya da bireysel olarak saldırılması gerektiğini düşünüyor. Bunun illiberal olduğu daha açık olamazdı. Muz yeme videolarını da ifade özgürlüğü dışında değerlendirmek bir liberal adına başlı başına bir utanç kaynağı olmalıydı.

Mültecilerin ekonomik katkısı olmadığının iddia edildiği maddeyi atlıyorum, çünkü Türklerin yapmak istememeyecekleri, berbat koşullardaki işleri bile kabul ediyorlar. Türk milletinin cebinden para gitmesi iddiası hakkında ise, devlet mültecilere hiçbir zaman bir aylık maaş bağlamadı. Bu kişileri sırf para harcıyor ya da para çekiyor diye maaş alıyor, bizim paramızı yiyor, Türk lirası o(!) diye yaftalamak düpedüz ırkçılıktır.  Suriyeliler için yapılan harcamalar, kampların kurulması, gıda, sağlık, eğitim gibi konulardır. Ve, bunlar için gerekli olan paranın büyük bir kısmı da Avrupa Birliğinden geliyor. Ayrıca Avrupa Birliği tarafından finanse edilen SUY tarafından 150 liralık bir aylık yardım alıyorlar. Bu parayı da Kızılay aracılığı ile alıyorlar. Yani devlet herhangi bir katkı yapmıyor. Peki bir liberteryenin bakışı nasıl olmalı ve açık sınırlar (dolayısıyla daha fazla mülteci/ göçmen) ekonomiye burda iddia edildiğinin aksine nasıl yardımcı olabilir? Aydınlanma çağından bugüne, liberteryenizm kozmopolit bir ideolojidir. Esasen, sınırlar ticaretin önündeki engellerdir. Yarın devletin Osmaniye’den Maraş’a seyahat etmek veya mal taşımak için bir gümrük istasyonundan geçmeniz, belgeler göstermeniz, kendinizi tanıtmanız gerektiğini ilan ettiğini hayal edin, şu an Gürcistan’a ya da Suriye’ye giderken yapmanız gerektiği gibi. (Ya da ticaretin tamamen engellendiği Ermenistan sınırı gibi.) Bunu takiben doğal olarak ticaret azalacak, ve her iki taraf da fakirleşecektir. Mevcut sınır kontrollerinin verdiği ekonomik zarar çok büyük. Sahip olduğunuz potansiyel ticaret ortakları ne kadar fazlaysa, ticaretten elde edilen potansiyel kazançlar o kadar büyük olur.  Son cümleye ise herhangi bir şey demeye gerek yok, liberalizmden öte insan olmayı başarabilmiş birinin aklına gelmeyecek bir saldırganlık bu.

Peki bu tarz insanlara karşı nasıl yaklaşmalıyız? Türk liberallerinin sadece iktisadi liberalizmi benimsediği, başka bir deyişle minimal devlet (tabii sadece kendilerine) istedikleri için kendilerine bu ideolojileri atadıklarını biliyoruz. Onları iktisadi liberal olarak anmak başta tutarlı görünse de korkunç bir hatadır. Herhangi bir siyasi ya da ekonomik duruşu ideolojiye çeviren şey nedir? Hangi görüşleri şemsiye görevi görecek? Tabii ki de iktisadi olanlar değil, iktisadi liberal halleri herhangi bir ahlak sistemi ya da toplum modeli önerisi sunmuyor. Onlara bu güzelliği vermek sadece ortada olan Türk üstünlükçülüğü ve içlerinde olan kemalizmi yumşatmamız anlamına gelir.

Anarchy and Democracy
Fighting Fascism
Markets Not Capitalism
The Anatomy of Escape
Organization Theory