Okumak üzere olduğunuz makale, Sheldon Richman tarafından kaleme alınmış ve Efsa tarafından Türkçe ’ye çevrilmiştir. 3 Ekim 2014 tarihinde “Value, Cost, Marginal Utility, and Böhm-Bawerk” başlığı altında yayınlanmıştır.
Fiyatı ne belirler?
Üretim maliyeti mi fiyatı belirler yoksa fiyat mı üretim maliyetini belirler? İktisadi ortamda, klasik iktisatçılar (Smith, Ricardo ve diğerleri) ilk yaklaşımı, Avusturyacılar ise ikinci yaklaşımı benimsemişlerdir. Bilhassa Avusturyacıların görüşüne göre marjinal fayda tarafından şekillendirilen talebin tüketim mallarının fiyatını belirlediği ve bunun da üretim faktörlerine geri yansıtıldığı düşüncesidir.
Tabii bu karikatür gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Klasiklerle konusunda David Ricardo’dan bir alıntı yeterli olacaktır: “Mısır fiyatı tarlaya kira ödeniyor diye yüksek değil, mısır fiyatı yüksek olduğu için kira ödeniyor.” Yani bu konuda başka ne yazmış olursa olsun, araçların değerini nihai tüketim mallarından aldığının (en azından toprak konusunda) bilincindeydi. Araçlara değer veririz çünkü nihai mala değer veririz, bunun tersi ise geçerli değil.
Bir de şu alıntıyı ekleyelim: ” Eğer bir şey faydalı bir öğe değilse, o şeyin bir değeri olamaz. Faydalı olmazsa, ihtiva ettiği emek de gereksiz demektir, emek bile sayılmaz ve dolayısıyla değer de yaratmaz.”
Karl Marx da bunları Das Kapital’in birinci cildinde yazmıştı. Söz konusu alıntıya Eugen von Böhm-Bawerk’in Marx’ın sömürü teorisini yanlışlayan yazılarındaki bir dipnotta rastlamıştım. Marksist iktisada göre, bir saatlik emek gerektiren çamurlu bir pastanın piyasada aynı miktarda emek gerektiren vişneli bir pasta ile aynı fiyata sahip olması gerektiği iddiasına son vermelidir. Önce birilerinin bu meretin faydalı olduğunu düşünmesi gerekir.
Soru şu: Piyasada değer ve fiyatı belirleyen kuvvetler nelerdir? (devlet imtiyazı ve tekelinin olmadığı serbest bir piyasa olduğu varsayılırsa)
Avusturya iktisadının öncülerinden, Ludwig von Mises’in hocası ve sübjektif marjinal fayda teorisi konusunda rakipsiz bir uzman olan Böhm-Bawerk’in (1851-1914), ilk ortaya koyduğundan bu yana şaşırtıcı derecede az ilgi gören bir yanıtı vardı. “Değer, Maliyet ve Marjinal Fayda” [1892] başlıklı makalesinden de yararlanacağım. (Bu konuya büyük ilgi gösteren iktisatçılardan biri de George G. Reisman’dır. Onun yorumlarına buradan ve şuradan ulaşabilirsiniz. Reisman doktorasını Ludwig von Mises’in yanında yapmıştır ve Capitalism: A Treatise on Economics adlı kitabın yazarıdır ve diğer hedeflerinin yanı sıra Misesian ve Ricardocu iktisadı bütünleştirmek gibi imkânsız görünen bir işe girişmiştir. Israel M. Kirzner’in kitap hakkındaki eleştirel incelemesine bakabilirsiniz.
” Değeri Belirleyen Maliyettir”
Böhm-Bawerk’ten öğrendiğimiz şey tüketim mallarının fiyatını ve değerini her zaman yahut genelde doğrudan belirleyen şeyin marjinal fayda olduğu ve bunun da söz konusu malları üretmede kullanılan maddelerin fiyatlarını belirlediğidir. “Maliyetlerin değeri belirlediğini söyleyen kişi aslında haklıdır,” diyor Böhm-Bawerk.
Benim dikkatimi çeken bu oldu.
Marjinal fayda ekolünün maliyetler yasasını reddettiği yönündeki eleştirilere yanıt olarak daha da ayrıntıya girdi,
Biz de evrensel marjinal fayda yasasının, iradi olarak yeniden üretilebilen malların değeriyle ilgili olan bazı özel hükümler vasıtasıyla ” desteklenmesi ” gerektiğini ve bunların özünde tam olarak maliyet yasasının bulunduğunu anlıyoruz. Ve bu ” desteklemeyi ” hem sübjektif değer alanı hem de objektif değer ve fiyatlar alanı için tüm ayrıntılarıyla beraber başardık.
Tabii hikâyenin burada bitmediğini de hemen belirtti:
Maliyetler yasası, kendisi bir desteğe ihtiyaç duymadan, açıklamanın geri kalanının desteklenebileceği bir dayanak noktası oluşturmamaktadır. Bilakis, izah edilmesi gereken ilk şeylerden biridir: belirli olguları açıklar, fakat daha genel bazı diğer olgular temelinde önce kendisinin izah edilmesi gerekmektedir. Biz marjinal değer kuramcıları, bu elzem açıklama için uğraşırız. Dikkatinizi çekerim ki maliyet yasasının geçerliliğine ters düşecek ya da onu zayıflatacak bir ekleme yapmayacağız, onu destekleyen ve anlaşılır kılan bir ekleme olacak. Şöyle ki, biz ürünlerin değer teorisi ile üretim araçlarının ya da maliyetli mallarının değer teorisini birbirine bağlıyoruz ve böylece bu değerin kendisinin de nihayetinde yine marjinal faydaya dayandığı sonucuna ulaşıyoruz. Yani bizim açımızdan maliyetler nihai bir neden olarak değil, ürünlerin değerinin yalnızca ara bir nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır- ki bu çok mühim ve yaygın bir nedendir.
Böhm-Bawerk dolambaçlı bir yoldan da olsa başladığı yere, yani sübjektif marjinal faydaya geri döner. Yani fiyatı belirleyen şey üretim maliyetidir. Maliyetleri yöneten ise marjinal fayda. Peki bu nasıl oluyor?
Kulaklıkları olmayan bir iPod’un değeri nedir?
Bir örnek işinize yarayacaktır. Çok sevdiğiniz iPod’unuzla birlikte gelen kulaklıkların bozulduğunu farz edin. Artık kulaklıkları olmayan bir iPod işe yaramaz (kendi başınıza dinleyemezsiniz kulaklıksız). Bu nedenle, diğer şeyler eşit olduğunda, yeni bir iPod için ödeyeceğiniz kadarını yedek kulaklıklar için de ödemeye istekli olursunuz. Başka bir deyişle, yedek kulaklıkların fiyatı iPod’un marjinal faydasına göre belirlenseydi, sizi cezbetmek için gerekli olan fiyatın yeni bir iPod’un fiyatının altında olması gerekirdi. Yani yeni bir iPod’un fiyatı 300 $ ise, yedek kulaklıkların fiyatı atıyorum 200 $ olabilir.
Fakat kulaklıklar 10 doların altında bir fiyata satın alınabilir. Bunun nasıl bir açıklaması olabilir? İşte Böhm-Bawerkian açıklaması: Kulaklıklar için rekabetçi bir pazarda (kısıtlanmış olanı bile olsa), ( sıradan) bir kulaklık için 200$ fiyat biçmeye çalışan herkes, daha az fiyat biçecek rakiplere davetiye çıkaracaktır. Rekabetçi süreç, fiyatı iPod’ların marjinal faydasının belirleyeceği fiyatın daha da altına çekecektir.
Peki fiyat ne kadar düşebilir? Bunu yanıtlayabilmek için, kulaklık üretimi işine girmek istediğinizi farz edin. Tel ve plastik gibi girdiler satın almanız ve işgücü kiralamanız gerekecektir. Bu girdileri mevcut kullanımlarından çıkarmak için yalnızca bu girdilerden üretilen marjinal ürünlerin, yani tüketicilerin en az değer verdiği alternatif ürünlerin imalatçılarını geride bırakmanız gerekir.
Dolayısıyla marjinal ürünün marjinal faydası bu malzemelerin fiyatlarını belirlemektedir. Ve rekabet ortamında, bu fiyatlar- üretim maliyetleri – supramarjinal ürünlerin fiyatlarının yönleneceği alt sınırı oluşturur.
Böhm-Bawerk’in de dediği gibi:
Üretim faaliyetleriyle ilgili tüm malların müşterek değeri, ortak üretim kaynağından ortaya çıkan ” nihai “, vazgeçilmesi en kolay ürünün faydası ya da bizim deyimimizle ” marjinal ürünün ” marjinal faydası tarafından belirlenir. Bu, hem maliyetli malın değerinin hem de bu nihai ürün vasıtasıyla üretilen diğer tüm ürünlerin değerinin ölçülmesine olanak sağlar.
Piyasada hemen her şey birbirleriyle bağlantılıdır. Bu gerçek World Wide Web.
Marjinal Fayda Sağlam Duruyor
Reisman, Böhm-Bawerk’in teorisinin marjinal fayda teorisini ihlal etmediğini vurguluyor: “Klasik iktisat, üretim maliyetini yanlışlıkla malların değerinin ve fiyatının nihai açıklaması olarak değerlendirmiştir; oysa Böhm-Bawerk’in de gösterdiği gibi, aslında öyle değildir, sadece marjinal faydayı marjinal ürünlerin değerinden marjinal-üstü ürünlerin değerine aktaran bir araçtır.”
Avusturya iktisadının bir diğer ikinci kuşak dev ismi Friedrich von Wieser de aynı fikirdeydi: “Maliyet ve fayda arasında temel bir karşıtlık bulunmamaktadır. Fayda, değerin tek kaynağı olarak kalmaktadır ve maliyet yasası, genel değer yasasının en olağan biçimidir.” (Natural Value, 1889).
Fiyat hakkında konuştuk, peki ya değer? Üretim maliyetinin fiyatı belirlemesi gibi, değer de fiyatı belirler. Avusturya’ya aykırı gelebilir ama azalan marjinal fayda yasasını unutmayın: Homojen bir malın arzı arttıkça, diğer şeyler eşit olduğunda, oradaki herhangi bir birimin de değeri düşer, bunun tam tersi de geçerlidir. Burada da şöyle diyor Böhm-Bawerk:
Bir ceketin üretimindeki malzeme ve işçilik maliyeti ne kadar az olursa, mevcut üretim araçlarıyla tabii ki o denli fazla ceket üretilebilir. Böylece giysi gereksinimi de tamamıyla karşılanabilir. Dolayısıyla, tüm koşullar eşit olduğunda, bir ceketin marjinal faydası da o kadar düşük olacaktır. Bu nedenle, teknik üretim koşullarının, malların değerinin marjinal faydadan daha geride yatan bir nedeni, “daha nihai” bir nedeni olduğu kesindir.
Sonuç olarak marjinal değer, bu girdilerin marjinal ürününün marjinal faydası tarafından yönetilen malzeme ve işgücü maliyeti tarafından belirlenen arz ile değişmektedir. (Emeğin faydasızlığını ya da bir başka sübjektif unsur olan boş zamanın değerini göz ardı ettiğimin bilincindeyim).
Avusturya ekonomisi hiç hüsrana uğratmıyor.