Okumak üzere olduğunuz makale, Alex Aragona tarafından kaleme alınmış. 26 Kasım 2021 tarihinde “Political Realism vs Apoliticism” başlığı altında yayınlanmıştır.
Siyasi realizm ve apolitiklik kavramları genellikle birlikte anılır, ancak birincisinin hak ettiği ilgi çoğunlukla ikincisine yöneltilir.
Genel olarak siyasi realistler, politikacılara, hükümetlere, kurumlara, kanunlar yazarken toplumları ve ekonomileri düzenleyen politik faktörlere karşı pratik bir tutum sergilerler. Siyasal ideolojinin öncüleri görülen toplumsal ya da siyasal iktidar konumlarındaki insanlara ya da demokratik kurumlarda kitlelerin kaygılarını temsil eden daha yüksek ideallere sahip, halkın “mütevazı” hizmetkarlarına inanmak yerine, siyasal gerçekçiler onları daha farklı ve gerçekçi bir yolla ele alıyor: Bu da nihayetinde kişisel istekler/ ihtiyaçlar ile bir eylemi yaparlarsa önlerine sunulabilecek çeşitli ödüllerin dengesine göre hareket eder ve tepki verirler. Gerçekten de bireysel politikacıların ya da siyasi faallerin davranışlarını -kendilerini sunma biçimleri, seçmenleriyle etkileşim kurma yolları, çeşitli konularda kullandıkları oylara nasıl karar verdikleri vb.- bazı şeyleri -seçim dönemlerinin ve başkan değişiklerinin onlar üzerinde meydana getirdiği baskılar, neleri dikkate alıyorlar hayatlarında vb.- dikkate alarak düşünmek kamu politikası dünyasının ve bunda rol oynayan faktörlerin daha iyi anlaşılabileceği büyük resmi çizebilmemize olanak sağlar.
Örneğin, bir siyasi realist, ABD’nin Irak’ı işgali gibi bir olayda ABD’yi, çoğu kişinin aksine teröre karşı savaşan ve anayasal demokrasiyi yayan iyiliksever dünya polisi olarak görmeyecektir, retorik odaklı hikayeleri yutmayacaktır. Bunun yerine, birden fazla faktörün, farklı çıkar ilişkilerinin ve ABD devletinin başka bir ülkeyi işgale varabilen saldırganlığının farkında olur. Başka bir deyişle, belki de başka bir ülkenin parlamentosunun demokrasi idealleri eşliğinde işlemesi gibi bir endişe söz konusu değildi. Ancak, gerçek olayla “ilgili ya da ilgisiz” şeylerle uğraşmak ve Ortadoğu’daki “her şeyi süpürmek” için 11 Eylül terör saldırılarını bir bahane olarak kullanmak, ABD’ye daha önceki yararlılığını yitirmiş bir diktatörden kurtulmak, bölgedeki Amerikan çıkarları oldu.
Siyasi bir realist, yerel, il veya eyalet, federal düzeyindeki seçim siyaseti, siyasi ofisler ve partilerin günlük işleri olarak adlandırdığımız şeylere zaman ve enerji harcamamayı seçebilir. Örneğin, tek bir oyun bir seçimde belirleyici faktör olma şansı genellikle sıfıra yakın olduğu için başkalarıyla bu yolda örgütlenmiyorsa oy vermeyi bırakabilir. Veya, bir siyasi parti için pasif bir gönüllülük yolundayken, parti sonuçları üzerine çok az etkisi olduğunu veya hiç etkisi olmadığını veya politika oluşturma üzerine herhangi bir etkisinin olmadığını hissedebilir. Dahası, kabinedeki isimler gibi aklını siyasi ayrıntılarla doldurmayı bırakabilir.
Bununla birlikte, bunların hiçbiri, genel olarak siyasetten ve kamu işlerine yönelik farkındalık ve ilgiden tam anlamıyla geri çekilmeyi gerektirmez. En radikal siyasi realistler ve mevcut iktidar/ siyaset sistemlerinden en çok hayal kırıklığına uğrayanlar, simgesel katılım biçimlerinden ayrılabilirler, ancak aynı zamanda kendilerini ve başkalarını sosyal adaletsizlikler, sınıf meseleleri ve bireylerin hayatlarını etkileyen diğer faktörler konusunda eğitmeye adamış olabilirler. Başka bir deyişle, siyasi realistler sıklıkla kendilerini, farkındalık yaratmayı ve/ veya kurumlar/ sistemler üzerinde dış baskı oluşturmayı amaçlayan eğitim, organizasyon ve aktivizme haklı olarak katılabilirler ve burada bir çelişki yoktur. Sonuç olarak, siyasi değişim süreçlerinde rol sahibi olabilmenin etkisiz yollarına zaman ve enerji harcamayı bıraktılar ve çabalarını etkili olduğunu inandıkları yollara çevirdiler.
Apolitizm daha farklı ele alınmalıdır. Bunu, yalnızca bazen siyasi realizm tarafından yönlendirilen bir ilgisizlik ve sinizm biçimi olarak düşünmek daha doğrudur. Apolitik bir kişi, yaşamın herhangi bir siyasi veya kamusal unsuru hakkında düşünmek veya fikir edinme konusunda endişelenme/ kasıtlı kaçınma durumu sergileme eğilimindedir. Bu duruşu veya durumu zorunlu olarak özel hayatlarının her zerresinde yaşarlar. Bu konum veya bu şekilde var olma durumu birçokları için “rasyonel” olarak haklanabilir ve her zaman suçlanabilir bir durum değildir. Örneğin, sadece haftanın sonunu getirmeye odaklanmış çok düşük gelirli birinin sınıf mücadelesi üzerine düşünmeye ayıracak bir dakikası olmayabilir (Tabii, bunu doğal, farkında olmadan ve okuduğunu iddia eden diplomalılardan daha tutkulu bir şekilde yapmaları da nadir değildir.)
Bununla birlikte, maddi ya da başka türlü mücadele etmeyen herkes için apolitiklik, nihayetinde bir ayrıcalık zirvesidir ve siyasi güç devletinin en kötü etkilerinden bazılarını kasıtlı olarak ya da değil, destekleyen, altında yatan, gülünç derecede saygısız bir tutumdur. Gerçekten de eğer bu kaygısız hâldeki kişi gerçekten mevcut düzende bir rol sahibi olmuyorsa mevcut düzenin veya kurumların başkalarını daha iyi veya daha kötü yönde nasıl etkileyebileceği ve değişimi daha iyiye nasıl götürebileceği konusunda hiçbir düşünceye sahip olmamak mazur görülebilir. Ancak durum muhtemelen pek böyle olmaz, çünkü birlikte yaşadığımız mevcut sosyoekonomik sistemler ve kurumlar, doğaları gereği kamusal alan ve siyaseti ile bir dereceye kadar iç içe geçerler.
Bu göz önünde bulundurulduğunda, hepimizin nihai olarak ya mevcut düzenin adaletsiz yönlerinin sürdürülmesine katıldığımızı ya da aktif olarak eleştirmek ve ona saldırmak için çalıştığımızı söylemek zor değil. Apolitiklik bunu sunuyor gibi görünse de günümüzün kamusal ve politik koşullarında sürdürülebilecek tarafsız bir konum gerçekten yoktur. Bir soygun sırasında birinin dövülmesini izlemeyi ve bir şey yaparken olaya karışmamayı seçmenin, en fazla onu tamamen durduracağını veya en azından adaletsizliğe dikkat çekmesini istemeyi seçmenin tarafsızlıkla tamamen alakasız bir konum olduğunu düşünün. Aslında bu düşünce deneyi, “hiçbir şey yapmamanın” (kasıtlı ya da değil) en kötü ihtimalle durumu onaylayan veya destekleyen bir seçim olarak görülebileceğini ve en iyi ihtimalle herhangi bir karşılık vermeye değmediğinin düşünüldüğünün sinyallerini veriyor.
Şimdi, bu tür bir apolitikliğe yönelik eleştirilere en güçlü itirazlardan biri, ilgisiz kalanların veya herhangi bir kamu meselesinden uzak kalanların, aslında kamu işlerinde meydana getirebilecekleri negatif etki ihtimalini sıfırladıklarıdır, çünkü böyle bir sonuç da mümkündür ve katılım her zaman olumlu olmak zorunda değildir -kamu işlerinden anlamadığını söyleyen zeki insanları düşünün. Bununla birlikte, bu düşünce biçiminde son derece samimiyetsiz ve tembelce bir şey var gibi görünüyor. Olumlu bir potansiyel etki yapabilecek, ancak belki de tam tersini yapacak olma riskiyle karşı karşıya kalabileceğiniz ihtimali, elleriniz kirletmemenin veya karışmamanın en iyisi olduğunu sinyalleyen duruşu sergilemek, çoğu zaman kişinin kendi mevcut başarısızlıklarını, anlayışlarını ve yeteneksizliğini onaylamaktır. Ayrıca, mevcut düzenin kendi hayatınıza dikkat etmeye değmeyecek düzeyde küçük rahatsızlıklar getirdiğini söylemek üstü kapalı bir iddiadır. Belki de doğrudur, ancak bir kişiye sadece küçük rahatsızlıklar getiren düzen, başkalarının hayatlarını haksız bir şekilde maksimum düzeyde etkileyebilir ve zarar verebilir. Onu umursamayı bıraktığınızda kaybolmayan gerçek budur. Aslında, birçok yönden, hiçbir şey yapmamanın gözle görülür bir maliyeti olmadığı varsayımına bağlıdır.
Dünyanın adaletsizlikleri biz gözümüzü başka yöne çevirdiğimizde kaybolmuyor. Siyasi meselelerle nasıl ilgilendiğiniz konusunda kendi seçimlerinizi değerlendirmenin temel bir yolu, eylemlerinizin veya eylemsizliklerinizin olası sonuçlarından sorumlu olduğunuzu kabul etmektir. Ve çoğu zaman, kamusal alan hakkında kendi farkındalığınızı artırmak için küçük bir zaman yatırımı yapmanın bile olası sonuçlarından biri, adaletsizliğe karşı başkalarının eğitilmesine ve örgütlenmesine katkıda bulunabileceğiniz küçük yolların farkına varmaktır ve en küçük çabaların bile başkalarının hayatlarında nasıl büyük farklar yaratabileceğini keşfetmektir. Apolitik olma ya da olmama kararı, eğer bir seçeneğin lüksüne sahipseniz, karakterinizi belirleyecek bir seçimdir ve kendinizi değerlendirebilmeniz, cesaretlendirmeniz ve eleştirebilmeniz -ve başkalarını- için uygun bir konumdur.