Tercüme eden/Translated by: Canberk Aygün
Geçtiğimiz yılın başlarında, altmış iki kişinin, insanlığın zenginlik bakımından alt yarısının tümüyle aynı miktarda servete sahip olduğu sonucuna varan Oxfam raporunu hatırlıyor musunuz? İşte o kişi sayısı geçen yıl Bill Gates, Warren Buffett, Jeff Bezos, Amancio Ortega, Mark Zuckerberg ve Carlos Slim Helu olmak üzere altıya düştü. Bu kişiler tarafından sahip olunan toplam servet 343 milyar dolardan 412 milyar dolara yükseldi – bir yıl içinde% 20 artış – ve onların toplam servetini, tüm insanlığın alt kısmındaki % 50 ile aynı miktarda toplam servete denk getirdi.
Altmış ikiden altıya. Bu zenginlik konsantrasyonunda inanılmaz bir artış: özellikle sadece bir yıl içinde. Sosyolog Robert Merton neredeyse elli yıl önce zenginlerin giderek daha da zenginleşmesiyle ilgili olarak “Matthew Effect” terimini türettmişti. Fakat bu kavram asla bu günlerde olduğu kadar açıkça örneklenememişti. Samimi bir oturma odası konuşması yapabilen altı kişi yaklaşık dört milyar insan kadar zengin.
Bu nasıl olabiliyor? Her zamanki sağ kanattan şüpheliler, “özgür girişim sistemimiz” olarak adlandırdıkları şeyin profesyonel savunucuları, burada görülecek hiçbir şey olmadığı konusunda bizi ikna etmek için azami gayret gösteriyorlar. Fakat artan oranda servetin daha da az ellerde yoğunlaşmış olmasının en dikkatsiz kişiye bile “özgür girişim sistemimiz” in gerçekten çok da özgür olmadığını göstermesi lazım.
Robert Shea ve R.A Wilson’ın “Illuminatus! Üçlemesi”ndeki bir karakterin açıkladığı gibi:
“Avantajın dezavantajı ima ettiği gibi, ayrıcalık da dışlanmayı da ima eder. Matematiksel olarak aynen karşılıklı şekilde, kâr, kaybı ima eder. Eşit mal alışverişinde bulunursak, bu ticaret olur: ikimizin de kârı olmaz, ikimiz de kaybetmeyiz. Fakat eşit olmayan mal alış-verişi yaparsak, birimiz kâr edip diğerimiz kaybeder. Matematiksel olarak. Kesinlikle. Şimdi, bu tür matematiksel olarak eşit olmayan alışverişler her zaman ortaya çıkacaktır, çünkü bazı tüccarlar diğerlerinden daha kurnaz olacaktır. Fakat tamamen özgürlüğüm olduğu anarşide, bu eşit olmayan alış-verişler dağınık ve düzensiz olacaktır. Matematiksel olarak öngörülemeyen periyodiklikte bir fenomen yani. Şimdi, etrafınıza bakınca böyle öngörülemeyen fonksiyonları gözlemlemeyeceksiniz. Bunun yerine, bir gruba istikrarlı bir kazanç ve diğerleri için eşit olarak sürekli bir kayıp getiren matematiksel olarak düzgün bir fonksiyon gözlemleyeceksiniz. Peki neden…? Çünkü sistem özgür veya rastlantısal olmadığı için, diyecektir bir matematikçi muhtemelen. Öyleyse, belirleyici fonksiyon, diğer değişkenleri kontrol eden faktör nerede …? Ayrıcalık … A piyasada B ile karşılaştığında, eşitlikçi pazarlık yapmazlar. A, ayrıcalık pozisyonundan bir pazarlık yaptığından dolayı daima kâr eder ve B daima kaybeder.”
Eşit takas, yani eşit düzeydeki kişiler arasındaki takas, iki tarafın da diğerinin pahasına fayda sağlamadığı pozitif-toplamlı bir işlemdir. Ayrıcalık ise bunun tam tersi. Wobbly lideri Big Bill Haywood, çalışmayıp hak etmeden bir dolar kazanan her insan için, hak edip kazanamadığı bir dolar için çalışan bir başka adam var demiştir. Bunun nedeni, takasın eşit partiler arasında olmamasıdır. Bir parti diğerinin masrafından yararlanabilir çünkü bunlar güç bakımından eşit değildir; bunlardan biri sırtında devletin gücüne sahiptir.
Dünyadaki en zengin insanlara ve en büyük şirketlere bakarsanız, varlıklarının esas olarak bir şeyler üretmekten değil, başkalarının üretmesine izin veren koşulları kontrolünden geleceğini görürsünüz. Bu doğru – onlar başkalarının üretken faaliyetini engellemediklerinden dolayı yaptıkları “verimli hizmet ” için kira topluyorlar.
Dünyadaki yiyeceklerin çoğu, kendi topraklarında kendini besleyen ya da başkalarına yiyecek üretmek için topraklarını işleyen insanlar tarafından yetiştirilmemektedir. Toprağa erişim için haraç isteyen diğer insanlara ait -çoğu çalıntı- arazilerde çalışan kişiler tarafından yetiştiriliyor. Dünyanın imalat şirketlerinin çoğu artık hiçbir şeyi kendileri üretmiyorlar. Gerçek üretimlerini bağımsız olan çalışma şartları kötü fabrika işverenlerine aktarıyorlar ve nihai ürünün satışındaki tekelliği güçlendirmek için sadece “fikri mülkiyet” (patentler ve ticari markalar) sahipliklerini kullanıyorlar. Zenginliğin en yoğun olduğu yerler, devletin sağladığı ayrıcalığın, dolaşım araçlarını borç olarak ortaya çıkarması ve gelecekteki üretim için kredi avansı vermesiyle oluşuyor. (ortada olmayan banka lisansı ve yasal ihale kanunlarının, üreten sınıflarını birbirlerinin gelecekteki üretimleri için kredi avansı vermesiyle gerçekleştirilebileceği bir fonksiyon).
Servetlerini elde ederken Gatesler ve Buffettlar, devletten ancak feodal bir toprak ağası veya Sovyet komiseri kadar yararlanabilmişlerdir.